Haberi önce sosyal medyada sonra da bir gazetemizde gördüm. Kongre binasının ön kapısı nihayet ziyaretçi giriş çıkışına açılmış…
Şaşırmayın ve hatta gülmeyin!
Lise binası olarak yapıldığı tarihten beri kullanılan; Çanakkale’ye gönüllü olarak gidip şehit olduğuna inandığımız ve övünerek anlattığımız, dönemin öğrencilerinin girip çıktığı…
Sivas Kongresi döneminde 108 gün boyunca başta Mustafa Kemal Paşa’nın, kongre delegelerinin, Kazım Karabekir Paşa gibi Sivas’a gelen birçok Milli Mücadele kahramanının aşındırdığı…
Şimdiki haliyle de müzemizin ana giriş kapısı son restorasyon çalışmalarından sonra uzun süredir kapalıydı. Aslında arka kapı olan ve ana caddeye baktığı için ön kapı muamelesi gören mevcut merdivenli kapı ise tek giriş-çıkış için kullanılıyordu.
Şehrin önde gelenleri, bu ve benzeri konuları kendine dert edinenleri, ‘ön kapı da açılsın’ diye defalarca rica ettiler; açılmadı…
İstirham ettiler olmadı.
Talep ettiler karşılık bulmadı.
Tepki gösterdiler duyulmadı.
Haddizatında kapıyı şahsi giriş çıkışları için istemediler…
Binanın şimdiki haliyle arkasına yapılmış olan Milli Mücadele Anıtı ve yıkılan orduevinin yerine yapılan alanla, Kongre binasını buluşturmak istediler.
Müzeye giren ziyaretçilerin nihayet açılması sağlanan kapıdan çıkıp onca emek ve para harcanmış, duvarları bakır rölyeflerle süslenmiş, tamamlanmamış olsa da şehre yeni ve güzel bir görünüm katmış, insanların milli duygularına hitap eden bu güzel alanı da aynı anda gezmesini istediler.
Ki, insanlar gezip görmeden çürümesin…
Kaderine terkedilmiş gibi ipsiz sapsızların uğrak yerine dönüşmesin…
Etrafı insansızlıktan ve bakımsızlıktan yıkılmasın dediler.
Fakat olmadı!..
Sivas bürokrasisinin, ilgili ve yetkililerinin bu kapıyı açık tutmaya ya güçleri yetmedi, ya önemsenmedi ya da açık etmedikleri başka niyetleri bu basit talebin yerine gelmesine engel teşkil etti…
Nihayetinde her kim ya da kimler ise artık; Sivas bürokrasisine çözdüremedikleri bu konuyu milletvekillerimizden Rukiye Toy hanımefendiye ilettiler. İyi de ettiler.
Okuduğum haberlere göre, O da duyarlılık gösterdi, içtenlikle el attı, küt diye kapattıları kapıyı şak diye açtırdı.
Şaşırmayın; halen Kongre binasının yapıldığından beri var olan ve anahtarı çevrilip açılacak olan kapısından bahsediyorum…
Bildiğimiz, arkasında ve önünde kulpu olan ahşap oymalı tarihi bir kapı!
Hal bu ki, işin ucunda devasa yatırım yoktu, büyük bir harcama yoktu, uzmanlık gerektiren plan-proje yoktu…
Ve de kapalı bir kapıyı açmak için kanun gerekmiyordu, yönetmelik gerekmiyordu, meclise taşınması gerekmiyordu, milletvekili, hatta hükümet düzeyinde çözülmesi gerekmiyordu…
Lakin, öğrenmiş olduk ki, böyle bir mesele Sivas’ta yaşanınca gerekiyor!..
Herhangi bir ilin insanlarının “Müzemizin bir kapısı açık diğeri kapalı. İki kapısının birden açılmasını istiyoruz ama bürokrasiyi buna ikna edemiyoruz” diye milletvekillerini aradığına, aracı yaptığına yahut konu üzerinde siyasi baskı oluşturduğuna şahit olan var mıdır bilemeyiz.
Biz şahit olduk!
Başka illerden örnek arayan olursa da artık biz varız!
Size şaka gibi gelse de asıl anlatmak istediğim kapı meselesi değil.
Basit olduğu kadar saçma, saçma olduğu kadar da bu şehirde yaşanan ‘gerçek’ bir mesele…
Geldiğimiz yerin ve nerede duracağını bilmediğimiz gidişin son noktasıdır kapı.
Daha ötesi nedir, hangi konuda ve hangi alanda yaşanıyordur varın siz tahmin edin…
Umarım Sivas, saldım çayıra mevlam kayıra noktasında değildir usta!
Sağlıcakla kalın…