GELENEK…



Bazı kelimeler sihirlidir. Duyduğunuzda içinize bir gurur yansır. Hatta mutlu olursunuz, göğsünüz kabarır. 

Bilirsiniz ki, o an birebir sizi etkilemese bile o kelimeler tüm geçmişinizi etkilemiş, geleceğinize de yön vermektedir. 

Ama doğru kullanılmalıdır, yerinde olmalıdır.

Bu kelimelerin başında da “Gelenek” gelir… 

“Geleneksel” dediğiniz kelime gerçekte bir tarih buluşması hatta yüzyıllar kucaklaşmasıdır. 



Nesilden nesile tekrarlanan ortak paydalarımızın kelimeye sığdırılmış halidir.

Sözlükler geleneği, “Bir toplumda çok eskilerden kalmış olmaları sebebiyle tutulan, kuşaktan kuşağa aktarılan, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlardır” diye açıklar.



Yani, geçmiş yaşam biçimlerimiz içerisinde olması, maddî ve manevî değerlerinin bulunması gerekir…



Daha önemlisi, geleneğin özündeki kutsalla olan ilgisinden dolayı köklü bir geçmiş, zengin ve kutsi değerleri kapsaması şarttır…

Bunlar da yetmez!.. 



Gelenek kendinden her türlü istifadeye açık olan anlamlar rezervi barındırmalıdır. 



Ki, sanat ve edebiyata da etki edebilsin!..

Edebiyatçılar gelenek için, “Yazılı metin haline getirilmiş, etkileyici eserlerin intikaliyle ilgilidir” der. 



Hatta bu alanda geleneğin nasıl gelenek haline geldiğinin bilinmesi yazılı kaynaklarla da sabit olmasına ihtiyaç duyulur…

Sosyal bilimciler, bir geleneğin gelenek halini alabilmesi ve bizim ona “Geleneksel” diyebilmemiz için “en az üç kuşağın geçmesi” gerektiğinde birleşir…

Yani dedeniz ve babanız kendi dönemlerinde toplumla beraber aynı şeyi tekrar etmiş ve siz de aynısını sürdürüyorsanız; bu geleneksel hale gelmiştir…



Bu yüzden 1’inci geleneksel, 2’inci geleneksel, 3’üncü, 5’inci, 10’uncu geleneksel olmaz. 



Toplum kabul etmişse ve tekrarında sakınca görmüyorsa; topluca yapıyor, bizzat katılıyorsa geleneksel olma yolunda ilerleyen bir durum söz konusudur…

Geleneğin geleneksel hale dönüşmesi için insanların, birikimlerini, hayatlarında değer verdikleri, kendileri için önemli unsurları gelecek kuşaklara aktarma isteği ve gayretinde olması ile mümkündür.



Tepeden inme gelenek olmaz!.. 



Birinin söylemesiyle, oluşturmasıyla, bir araya getirmesiyle, kendi imkân ve gücünü kullanarak tekrarlamasıyla gelenek oluşmaz ve geleneksel olmaz…

Geleneğin klasik tanımı, “İnsan eylemlerinin düşünce ve muhayyile aracılığıyla yaratılmış olan ve bir kuşaktan diğerlerine intikal eden şeylerin bütünüdür” şeklindedir.

İşin özü geleneğin kökünün ve köklerinin olması gerekir… 

Bunları niye yazıyorum?



Son yıllarda bir “Geleneksel” modası türedi. 

Kelime güzel…

Önüne koyduğunuz etkinliği daha havalı, cafcaflı, afili gösteriyor.

1’inci geleneksel yazan da var, 3’üncü geleneksel yazan da…



Sivas Valiliği de son birkaç yıldır 5 Ağustos’ta 58 Dünya Sivaslılar günü, Gardaşlık festivali organize ediyor… Bu isimle böyle bir günün kutlanıp kutlanılmaması doğru mudur yanlış mıdır ayrı bir tartışma konusu…

Şimdilik kaydıyla o konuyu başka bir zamana bırakalım.

Ama sosyal medya paylaşımlarında cümleye, “Geleneksel hale gelen Dünya Sivaslılar Günü” diye girerseniz yanlışlar dizisinin başlangıcını da yapmış olursunuz.

Bir etkinliğin gelenek haline dönüşüp dönüşmediğini test etmenin yolu basittir…



Çekin aradan organize eden kurumları; toplum benimseyip kendi değerlerini yaratmış ve kutlamaya başlamışsa gelenek olma yolunda adım atmış demektir…

Aksi, gel eğlen, gül eğlenden öteye bir durum değildir.

Sağlıcakla kalın…

Gardaş dedikodusu

Sivas, 5-6 Ağustos tarihlerinde Gardaşlık Festivali düzenledi. Düşünen ve hayata geçirenleri kutlarım. Bizi bir arada tutacak benzer festivallere ihtiyacımız var.

Halk oyunları gösterileri, sergiler, oyunlar, toplu yürüyüş ve toplu halay çekme etkinlikleri, Serdar Ortaç konseri ile sona erdi. 4 Eylül Kongresi´nin yüzüncü yılının kutlandığı bu günlerde şehir farklı bir görüntüye büründü.

Gardaşlık Festivali´nde sahne alan Serdar Ortaç´a Valilik aracılığı ile bir sürpriz de ben yaptım. 2000 yılında Sivas´ta askerlik yapan Serdar Ortaç´ın yemin töreni fotoğraflarını arşivden çıkarıp Valiliğe verdim. Onlar da çerçeveletip konser sonrası sanatçıya hoş bir sürpriz yapmış oldular.

Nerden çıktı bu Gardaşlık Festivali?

Sosyal medya son yıllarda tüm dünyanın hararetle kullandığı bir alan. Örneğin Twitter´da bir hashtag (haşteg) açıyorsunuz, ne kadar tweet alırsa o kadar gündem oluşturuyorsunuz. Bir bakmışsınız, twitter açtığınız haştegle dolu.

Bu ilk kez, 2017 yılında, Belediye Basın ve Halkla ilişkiler sorumlusu Ünal Torun tarafından ortaya atıldı. Başkan Sami Aydın´ın da onayıyla, belediye öncülüğünde sosyal medyada, #DünyaSivaslılarGünü adıyla haşteg açıldı.

Tarih olarak plakamıza denk gelen 5.8.2017 günü seçildi. O gün sosyal medyada Sivas hiç almadığı kadar reyting aldı ve üst sıralarda en çok bahsedilen şehir oldu. Dünyanın dört bir yanından Sivaslılar, günlerce özlem dolu twitler attı.

Ünal, ikinci yıl bunun Belediye organizesi ile şenliğe dönüştürülmesinin alt yapısını oluşturdu. O gün yapılan çalışmaları yakından takip ettim. “Minderini al gel” adı altında meydanda düzenlenecek şenlik, maalesef Şarkışla´da şehidimizin olması sebebiyle yapılamadı. Ama sosyal medya o gün yine adeta yıkıldı.

Bugün, Valimiz Salih Ayhan´ın bu fikre sahip çıkması ile festivale dönüştürüldü. Bir kere, sosyal medya aracılığı ile tüm Türkiye, hatta dünya 5 Ağustos´u Dünya Sivaslılar Günü olarak kabul etti. Üstüne üstlük, önümüzdeki yıllarda da devam ettirilirse bize özel hasretini çektiğimiz bir festivalimiz oldu.

Sosyal medyada, Gardaşlık Festivali ve Dünya Sivaslılar Günü ile ilgili övgü ve hasret dolu sayısız mesaj paylaşılırken, dedikodu kazanı da aynı hızla kaynadı. Bir kısmı haklı endişelerdi ama bir kısmı gereksiz karalamaya dönüktü.

“Bu festival 4 Eylül´e alternatif mi?, Bu festivalle 4 Eylül ruhu mu gölgelenmek isteniyor?, Gardaş diye bir tabir olur mu, biz o kadar mı kabayız?, Plakası herhangi bir ayın gününe denk gelmeyenler ne halt edecek?, Sivas koskoca köy oldu, ağlanacak halimize şenlik yapıyoruz, Bugün eğlenirsiniz, yarın açlığınıza ağlarsınız, O parayla gülüp oynayana kadar yatırım yapsalardı ya, El uzaya gidiyor biz halay peşindeyiz, vs.vs.”

Bir kere Gardaşlık Festivali ya da Dünya Sivaslılar Günü´nün 4 Eylül´e alternatif olacak ne tarihi bir anlamı ne de onu gölgeleyecek bir yapısı ve kutlama programı var. Eğer 4 Eylül´ü bir festival gölgeleyecek kadar basite alıyorsanız zaten anlamını ve taşıdığı yüksek ruhu anlamamışsınız demektir.

Hadise son derece basit. Buyurun meydana, gülün-eğlenin, etkinliklere katılın ya da seyredin… Yılda bir ya da iki gün Sivaslı egonuzu kabartın, memleketlilik gururunuzu okşayın ve çoluk çocuğunuzla hoşça vakit geçirmenin yollarına bakın.

Bu başlangıç olsun. Misal meşhur köftemiz, dönerimiz, el sanatlarımız, kaplıcalarımız, Kangal köpeğimiz, madımağımız başka festivalleri ardından getirsin. Uluslararası kış sporları festivali için kafa yormamıza vesile olsun.

Komplo teorisiyle geç bulduğumuz festival ortamını dedikodu kazananına atmayın gardaş…

(8 Ağustos 2019/İrade Gazetesi)