AHDE VEFA

Kolağası Halil Bey ittihat ve terakki partisinin ileri gelenlerindendir. Enver Paşa’nın da kendisinden küçük amcasıdır.

O günlerde İttihat ve Terakki Partisi’nin toplantısı yapılmaktadır. Tüm genç subaylara toplantıya katılması için çeşitli şekillerde davetler yapılır. Bu davetler genellikle geleceği parlak subaylar arasından seçilmektedir.

Adından sıkça söz ettirmeye başlayan ve engin askeri fikirleri ile etrafından önemli bir saygınlığa erişen bir başka kolağası da toplantıdadır.

Ancak onun düşünceleri farklıdır. Davete icabet etse de bir askerin parti işleri ve siyasetle uğraşmasını doğru bulmadığını, hatta İttihat ve Terakkinin de bu anlamda askeri yapıya zarar verdiğini belirtir.

İttihat ve Terakki yönetimi bu öneri ve düşüncelere çok kızar. Hatta daha da ileri gidip bu subayın öldürülmesini ister. Görevi de en çok güvendikleri Halil Bey üstlenir.

Ancak Halil Bey, türlü yollarla bu görevi savsaklamaktadır. Harp okulundan tanıdığı kendisi gibi bu genç subayın öldürülmesine gönlü razı değildir.

Niyetini, amacını, kastını, düşüncesini, fikrini, hedeflerini ve gayelerini uzun uzun dinlemiştir. Vatan sevgisinden zerre şüphe duymamaktadır.

İttihat ve Terakki yönetimi sekteye uğramış bu görev için Halil Bey’i zorlayamaz. Nitekim Halil Bey’de İttihatçıların niyetini bir şekilde arkadaşına söylemiş ve kendisini ancak bu şekilde koruyabildiğini anlatmıştır.

Dostluk bâki olsa da yollar ayrılır. Araya savaşlar, cepheler farklı görevler girer. 

Aradan yedi yıl geçmiştir. Osmanlı topraklarında savaş bitmediği gibi her gün yeni bir cephe açılmaktadır. Halil Bey, bu arada hızla yükselişini sürdürmüş son olarak Mirvala rütbesindeyken 6. Ordu komutanlığına atanmıştır. 

Irak cephesinde savaşan Halil Paşa, Kut-ül Ammare kasabasında İngiliz ordularını esir alır. İngiliz birliklerine ağır kayıplar verdirerek adını tarihe Kut’ül Ammare kahramanı olarak yazdıran Halil Paşa, tam bir yıl sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle birliklerinin bir kısmını İran cephesine kaydırınca, Bağdat’a giren İngilizler Kut’ül Ammare’yi yeniden ele geçirir.

1919 yılı Halil Paşa ve diğer ittihatçılar için savaşmaktan daha zorlu geçen günlerdir. Halil Paşa, İngilizlerin baskısıyla yüz binlerce insanın ölümüne sebep olmakla suçlanıp idam cezası verilmek üzere Bekir Ağa bölüğünde hapse atılır.

Bu onurlu ve kahraman bir asker için bir yıkımdır. 

***

Aynı günlerde Sivas Kongresi’ni tamamlayıp, Millî Mücadeleyi yine Sivas’tan idare eden Mustafa Kemal Paşa, durumu bir telgrafla öğrenir. Halil Paşa gibi bir vatanseverin vatana ihanetle yargılanıp idam cezasına çarptırılacak olmasına çok sinirlenir.

Derhal telgrafhanenin yolunu tutar ve gizli bir operasyonun startını verir. “Halil Paşa’nın hapishaneden kurtulması halinde İzmir Cephesi komutanlığının kendisine verileceği” emrini Bekir Ağa bölüğüne iletir.

Emir ve mesaj hapishanede görevli vatanseverler tarafından alınmıştır. Halil Paşa, subay giysileri giydirilerek hapishaneden kaçırılır.

Mustafa Kemal Paşa, Halil Paşa’nın Sivas’a gelmesi mesajını iletme görevini Kara Vasıf Bey’e verir. 

Kara Vasıf Bey günler sonra, cezaevinden kaçırılan Halil Paşa’yla buluşarak Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini Sivas’ta beklediğini iletir. Nitekim gizlice yola çıkan Halil Paşa, at sırtında günler süren seyahatinin ardından Mustafa Kemal Paşa’ya, “Yarın Sivas’tayım” telgrafını çekip Sıcak çermiğe ulaşır.

Mustafa Kemal Paşa sabırsızdır. Bir an önce Halil Paşa’yı görmek niyetindedir. Derhal arabayı hazırlatıp Sıcak Çermiğe gider. 

Yıkanmak, temizlenmek için hazırlık yapan Halil Paşa, kaldıkları evin önüne bir aracın yaklaştığını fark edince önce telaşlanır sonra kadere boyun eğer. Ne olacaksa olacaktır. Gelen araç evin önünde durduğunda da dışarı çıkar.

Gerisi tam bir duygu selidir. 

***

İttihatçıların “Öldür” diye görev verdikleri ama onun aksine dostluğunu pekiştirip fikirlerinden ve askerlik dehasından etkilendiği Mustafa Kemal Paşa karşısındadır. Nice cephelerde savaşıp kazandığı, Çanakkale’de adını altın harflerle yazdırdığı, son olarak da yaptığı kongreler ve başlattığı Millî Mücadele ile gurur duyduğu Mustafa Kemal Paşa, Pera Palas’da birlikte yedikleri yemekten uzunca sürenin ardından üç-beş adım ötesindedir.

Uzun uzun kucaklaşırlar. Ayak üstü dertleşirler. İkisinin de gözleri yaşarmıştır. Halil Paşa pek taraftar olmasa da onu Millî Mücadeleyi yönettiği Kongre binasına götürür. 

Halil Paşa Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa’nın yanında güvende olsa da rahat değildir. Nitekim, “Ben İttihatçıyım ve Enver Paşa’nın amcasıyım. Benim yüzümden bu hareketin İttihatçı bir hareket olarak gösterilmesine izin veremem” der ve gitmek istediğini söyler.

Mustafa Kemal Paşa, onu tekrar İstanbul yönetiminin ve Sarayın kucağına atmayı şiddetle reddeder. Doğu’ya gitmesini, Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a geçip hem soydaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmesini hem de Bolşeviklerle temas kurup Millî Mücadele için yardım toplamasını ister.

Halil Paşa bu görevi seve seve kabul ederek, adına düzenlenen Binbaşı Kâmil Bey vesikası ile Sivas’tan ayrılır. Aldığı görevi de zaten hakkıyla yerine getirmiştir. 

***

Bunları niye yazıyorum?…

Hani ahde vefa çok kullanılan bir kelimedir ya…

İşte canlı kanlı yaşanmış karşılığı bulur. 

Çünkü ahde vefa imanın temelidir.

Sağlıcakla kalın…

***

(Sayın Ahmet Necip Günaydın hocamızın “Milli Mücadelede Sivas, 108 gün” eserinde de muhteşem kaleminden, geçmişe ve geleceğe örnek bu tarihi olayı daha geniş olarak okumak mümkündür.)

13/09/2022 KIZILIRMAK GAZETESİ

HARA

Gazeteciliğe başladığım ilk yıllardı. Şeker Fabrikası talepleri alevlenmiş, herkes fabrika yeri önermek için sıraya girmişti. Ancak kimse diğerinin işaret ettiği yeri beğenmemekte ısrarcıydı.

Ziraat Odası Başkanı rahmetli Ahmet Ataman’ın önderliğinde kendimizi haraların önünde bulduk. “İpe un sermeyin, yokuşa sürmeyin, işte size yer” diyordu. Haraların depo olarak kullanılmasını, fabrikanın da yanına inşa edilmesini istiyordu. Yanılmıyorsam binaların tahsisi de yapılmıştı.

Kimsenin ne olacağını bilmediği haraların, şeker fabrikası alanı olarak kullanılmasına akl-ı kâmillerin gönlü razı olmadı.

Rahmetli Nusret Akça at meraklısıydı. Çiftliğinde at beslerdi ve at binerdi. 1992 yılında Türkiye Jokey Kulübünün Sivas şubesini açtı. Açılışını Vali Ahmet Karabilgin’e yaptırdığı Jokey kulübü lokalinde, haraların yarış atı beslenebilir hale dönüştürülmesini, yanına da hipodrom yapılmasını talep etti.

Vali Ahmet Karabilgin, gazetecileri işaret edip, “Kamuoyu oluşturun, siyasi destek bulalım” dedi.

O dönem uydu yayınlarının bile izlenemediği Sivas’ta, “Her derdimiz bitti, işimiz at yarışına kaldı” zihniyeti ağır bastığı için oluşturduğumuz kamuoyu kadük kaldı. Siyasi yapı gereği Ankara’da da karşılığını bulmadı.

Aradan yıllar geçti.

Havaalanı yenilenip şehirden bu yöne trafik artınca gidip gelenlerin gözü doğal olarak haralara daha çok takılmaya başladı.

Vali Hasan Canpolat, 2023 Vizyon Projeleri adı altında Sivas’ın çehresini değiştirecek on beş projeyi kamuoyu ile paylaştı. İçinde en önemlilerinden biri haralardı. Buna göre haralar eski hüviyetine kavuşturulacak, yeni ek tesislerle Sivas’ta binicilik sporuna ev sahipliği yapacak ve at yarışlarının yapılabileceği alanlar oluşturulacaktı. Sosyal donatılarla günlük vakit geçirilebilecek tesise dönüşecekti. Binalar, tahsis edilmiş olan kurumlardan geri alınamadığı için projeye başlanamadı.

Hipodrom talepleri bu dönem yeniden yükselse de siyaseten karşılığını bulmadı.

Sonraki yıllarda görmezden gelenler olduğu kadar, kafasında farklı projeler oluşturan valiler de oldu. Seçim dönemlerinde de siyasilere akıbeti en çok sorulan alan haralardı.

Şehirde söz sahibi zihniyetler değiştikçe taleplerin şekli de değişir oldu.

“İkinci Üniversite alanı olsun, yeni şehirler arası terminal binası yapılsın, örnek hayvancılık ve besicilik tesisleri kurulsun, bazı kamu binaları için alan olsun, TOKİ’ye ucuz konut alanı olarak

açılsın, Kütüphane buraya yapılsın” gibi teklifler bu şehirde yaşayan (ve maalesef) kanaat önderi kabul edilerek sözü dinlenenler tarafından dillendirildi.

Çok şükür ki, şimdi yerinde yeller esen eski Numune hastanesi binası gibi bir karambole getirilip tekliflere kurban edilmedi.

Son olarak Şehir Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği haralar için aslına uygun restoresi için taleplerini yüksek sesle dillendirmeye başladı. Sık sık gündeme getirilen bu talep bölgenin en azından inşaat alanı olarak açılmasına engel teşkil etti.

Bir sabah haralar bölgesinde sessiz sedasız bir çalışma başladı. Vali Salih Ayhan, yoğun çaba sarf ederek, kafa yorarak ve hatta risk alarak on sekiz yıl önce Hasan Canpolat döneminde hazırlanan projeyi çok daha ileriye taşıyarak yeni bir projeyle haralar bölgesinde ilk çalışmayı başlattı.

Kısa sürede ortaya çıkan eseri tek tek detayları ile anlatacak değilim. Muhtemelen bu şehirde yaşayan herkesin yolu bir gün oraya düşecek ve benim anlatırken eksik bırakabileceğim bu muhteşem alanı ve çalışmayı kendi gözleri ile görecek.

Daha bir kez bile gidip görmeden, hangi aşamalarda hangi zorlu engellerin aşıldığını merak etmeden, “Harcanan parayla fabrika yapılırdı”, “Kaynak nerden bulundu, nasıl harcandı”, “Köylere gidecek para buraya mı aktarıldı” dedikoduları ile yapılmış eseri bile yıpratmaya çalışanlar, kuşkusuz gün gelip buranın müdavimi olacak.

Bu şehirde, çok değerli valiler nice eserler vücuda getirdiler. İlginçtir, en çok çalışanlar, iş yapanlar, eser bırakanlar, her alanda bir adım daha ileri götürmek için kafa yoranlar saçma-salak eleştirilere, çirkin dedikodulara, vicdansız iftiralara maruz kaldılar. Şahsi taleplerine karşılık bulamayanlar, gece hayal kurup sabah komplo teorisi olarak ortaya atanlar, maaşını devletten alıp kendini devlet adamlarından üstün gören boş beyinler, valilerle, siyasilerle, kamu yöneticileri ile görüntü verebilmek için taklacılığın nirvanasını yaşayanlar; çalışan, iş yapan, emek harcayan, eser meydana getirenlerin yakalarına musallat oldular.

Sadece bir eserin otuz yılına şahit olduğum kısa tarihi geçmişini ve geldiği noktayı yazdım.

Yıldızdağı’nı, şehrin dört bir yanında açılan müzeleri, anı evlerini, direkt istihdama katkı sağlayan yatırımları, dillere destan 100. yıl kutlamaları, başka şehirlere gıpta ettiren festivalleri, her Sivasspor maçında minik kalplere yapılan muhteşem dokunuşları, delisiyle-velisiyle bu şehrin sakinlerinin ayrı ayrı kucaklanması…. Hepsini görmezden gelseniz bile tek başına Hamidiye Kültür Parkı, tek başına Yıldızdağı, tek başına müzeler, tek başına yatırımlar, Vali Salih Ayhan’ı hayırla yad etmemize yeter de artar bile…

Her dönem yaşadığımız gibi dün etrafında pervane olanlar bugünden yenisinin yanında yer bulabilmek için yıpratma çabasına başlayacaklar. Bu tiyatral döngü yıllar boyu sürdüğü gibi bundan sonra da sürüp gidecek.

Biz, ömrümüz yettikçe izlemeye devam edeceğiz…

Bin selam olsun bir çivi çakana…

Bin teşekkürler bir eser bırakabilene…

Bin hasret olsun bir adım öteye götürebileceklere…

Allah yolunu açık etsin ve yardımcısı olsun… Biz bıraktığı güzel eserleri ile her zaman hatırlamaya ve hayırla yad etmeye devam edeceğiz Vali Salih Ayhan’ı…

Eminim ki, O zaten hiç unutamayacak Sivas’ı ve Sivaslıları…

Sağlıkcakla kalın…

(13/05/2022 – Kızılırmak Gazetesi)