Öksüz….

Hayat Ağacı Dergisi’nin “O sene bu sene” sloganıyla çıkardığı 38. sayıda yer alan yazım…

1992 yılıydı. Sivasspor üçüncü ligde can çekişiyordu ve kongre yapacaktı. Ortada ne “adayım” diyen iş adamı vardı, ne de sahip çıkan bürokrat. Yönetim divanda kalacak korkusu ile kongreyi yönetecek kimse bulunamıyordu. Divana yazılacağını anlayan STK başkanları aynı hızla kongre salonundan ayrılmışlardı.

O günlerde popüleritesi olmayan Sivasspor için elini taşın altına koyması gereken hiç kimse pazar gününü heba etmemişti. Salonda yöneticiler, üyeler, taraftarlar ve bazı gazeteci arkadaşlarımız vardı. Divan başkanlığına beni, kâtip üyeliklere de Ahmet Caniklioğlu ve Adnan Yüzbaşıoğlu’nu önerdiler; seçildik.

Kongre salonunu dolduran yiğidolar, üzgündü, mahsundu, suskundu.  Ne vali gelmişti, ne belediye başkanı ne de diğer il yöneticileri. Gündemi sırasıyla icra ettik. Yönetim ve denetim kurulları ibra edildi. Bütçe okundu, oylandı. Nihayetinde, seçim maddesine geldiğinde yönetime aday çıkmadı ve yönetim divanda kaldı.

Kongreyi yiğidoların üzgün bakışları arasında kapatıp, sırtımıza uzanan “Teşekkür ederiz” dokunuşları ile elimizde defterler ve kongre tutanakları evimizin yolunu tuttuk. Basın duayenimiz rahmetli Ahmet Turan Gürel, elimdeki kulüp defterlerine bakıp güldü; “Sivasspor öksüzdür” dedi. “Her öksüzün elinden mutlaka biri tutar. Merak etme!” diye ekledi.

Pazartesi sabah ilk işimiz Vali Ahmet Karabilgin’den ve Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan randevu istemek oldu. Vali bey kabul etti, Temel beyin özel kalemi geri dönmedi. Vali Ahmet Karabilgin, ilk görüşmemizde öfkeliydi. “İşadamının, yatırımcının ve Sivaslıların sahip çıkmadığı Sivasspor’a vali nasıl sahip çıkacak?” dedi. “Beni ilgilendirmez” demeye getirdi. Hedef olarak ta, Belediye Başkanını gösterdi. “Ona yakışır; Temel beye gidin” dedi.

Gittik. Durumdan haberdar olduğu için yoğun toplantıları sebebiyle fazla vakit ayıramadı! Daha “Sivasspor” der demez, “Ben yapamam, bana bunun için gelmeyin” dedi.

Öksüz Sivasspor’a sahip çıkmak Vali beyin üzerine kaldı. Bir hafta bekledik. Kulüpte de huzursuzluk başlamıştı. Oyuncusundan malzemecisine kadar herkes para bekliyordu. Transferlerin tamamlanmasına kısa bir süre kalmıştı.

İkinci haftaya girdiğimizde imdadımıza Hızır gibi bir iş adamı yetişti. Daha önce de iki kez başkanlık yapan Yılmaz Göktürk’ü, Vali Bey ikna etmişti. Biz heyecanlandık; Vali bey, “Gelin görüşelim” dedi. Koşa koşa gittim. “Şimdilik en uygun aday bu” dedi. Zaten, hem en uygun hem de tek adaydı.

İkinci haftanın sonu, kongreyi, kalabalık bir davetli ve coşkulu yiğidoların alkışları ile açtık. Protokol konuşmalarının ardından açık oylama ile seçimi tamamlayıp tüm evrakları Yılmaz Göktürk’e teslim ettim.

Bu Sivasspor’un ilk kez divanda kalışı değildi. Önceki kongrelerde de benzerleri yaşanmıştı. Kulüp yöneticileri ya rica minnet bulunmuş ya da bürokratlara teslim edilmişti.

O günden bugüne neredeyse otuz yıla yakın zaman geçti. Bu şehirde herkesin yüreğinde bazen kor bazen aleve dönüşen Sivasspor sevgisi hiç eksilmedi. Sivasspor bu şehrin adeta öksüz evladı gibi en küçük başarısı bile gözleri yaşartıp en çaresiz anları insanların yüreğini sızlattı.

Kulüp bazen valilerimizin, bazen belediye başkanlarımızın ya da bürokratlarımızın sahip çıkmasıyla yarım asrı geride bıraktı; felaketler yaşadı, şehitler verdi. Her valinin her belediye başkanının az ya da çok bir emeği katkısı oldu. Benim gazetecilik yıllarıma denk gelen dönemde Vali Lütfi Fikret Tuncel’in para yardımları, Vali Ahmet Karabilgin’in yönetim oluşturmak için gayretleri, Vali Aydın Güçlü’nün kulübü sabit bir gelire kavuşturabilmek için egzoz gazı ölçümünde zorunlu yardım pulu satmak gibi uygulamaları, Vali Lütfullah Bilgin’in ilk iş kulübe muhteşem bir tesis kazandırması ve bugünkü kurumsal yapısını oluşturması, diğerlerinin her maçta taraftar gibi destekleri unutulmaz hizmetler oldu. Rahmetli Osman Seçilmiş, belediye başkanlığının yanı sıra kulüp başkanlığını üstlenip belki de kendisinden hiç beklenmeyen bir performans ve özveri ile takıma şampiyonluk yaşattı.

Sivasspor şampiyonluk yolunda ilerlerken belki de en büyük kazancını bugün Vali Salih Ayhan önderliğinde alıyor. Vali bey, kendi sahasında oynadığı her maçında yüzlerce çocuğun hayatında iz bırakacak ve tüm Türkiye’ye örnek olacak bir projeye önderlik ediyor. Takımın gelecekteki taraftarları ve yöneticileri hatta oyuncuları bu muhteşem proje ile hazırlanmış oluyor.

Öksüz Sivasspor bugün emin ellerde ve gözümüz arkada değil. Biz yine başarılarıyla sevinmeye, yenilgileriyle hüzün yaşamaya devam ediyoruz. Yarım asrı geçen geçmişine rağmen O, şehrimizin en küçük çocuğu ve biliyoruz ki, her zaman ilgiye, alakaya muhtaç öksüzümüz…

Eminim bu şehir her daim elini uzatacak ve yanında yer almaya devam edecek.

Selamlarımla…

Hayat Ağacı Dergisinin özel sayısı yazarların katılımı ile tanıtıldı…
Sivas Valisi Salih Ayhan, dergiye yazılarıyla katkı veren yazarlara teşekkür etti….
Hayat Ağacı Dergisi’nin tanıtımına Sivas Belediye Başkanı Hilmi Bilgin de katıldı…

Gardaş dedikodusu

Sivas, 5-6 Ağustos tarihlerinde Gardaşlık Festivali düzenledi. Düşünen ve hayata geçirenleri kutlarım. Bizi bir arada tutacak benzer festivallere ihtiyacımız var.

Halk oyunları gösterileri, sergiler, oyunlar, toplu yürüyüş ve toplu halay çekme etkinlikleri, Serdar Ortaç konseri ile sona erdi. 4 Eylül Kongresi´nin yüzüncü yılının kutlandığı bu günlerde şehir farklı bir görüntüye büründü.

Gardaşlık Festivali´nde sahne alan Serdar Ortaç´a Valilik aracılığı ile bir sürpriz de ben yaptım. 2000 yılında Sivas´ta askerlik yapan Serdar Ortaç´ın yemin töreni fotoğraflarını arşivden çıkarıp Valiliğe verdim. Onlar da çerçeveletip konser sonrası sanatçıya hoş bir sürpriz yapmış oldular.

Nerden çıktı bu Gardaşlık Festivali?

Sosyal medya son yıllarda tüm dünyanın hararetle kullandığı bir alan. Örneğin Twitter´da bir hashtag (haşteg) açıyorsunuz, ne kadar tweet alırsa o kadar gündem oluşturuyorsunuz. Bir bakmışsınız, twitter açtığınız haştegle dolu.

Bu ilk kez, 2017 yılında, Belediye Basın ve Halkla ilişkiler sorumlusu Ünal Torun tarafından ortaya atıldı. Başkan Sami Aydın´ın da onayıyla, belediye öncülüğünde sosyal medyada, #DünyaSivaslılarGünü adıyla haşteg açıldı.

Tarih olarak plakamıza denk gelen 5.8.2017 günü seçildi. O gün sosyal medyada Sivas hiç almadığı kadar reyting aldı ve üst sıralarda en çok bahsedilen şehir oldu. Dünyanın dört bir yanından Sivaslılar, günlerce özlem dolu twitler attı.

Ünal, ikinci yıl bunun Belediye organizesi ile şenliğe dönüştürülmesinin alt yapısını oluşturdu. O gün yapılan çalışmaları yakından takip ettim. “Minderini al gel” adı altında meydanda düzenlenecek şenlik, maalesef Şarkışla´da şehidimizin olması sebebiyle yapılamadı. Ama sosyal medya o gün yine adeta yıkıldı.

Bugün, Valimiz Salih Ayhan´ın bu fikre sahip çıkması ile festivale dönüştürüldü. Bir kere, sosyal medya aracılığı ile tüm Türkiye, hatta dünya 5 Ağustos´u Dünya Sivaslılar Günü olarak kabul etti. Üstüne üstlük, önümüzdeki yıllarda da devam ettirilirse bize özel hasretini çektiğimiz bir festivalimiz oldu.

Sosyal medyada, Gardaşlık Festivali ve Dünya Sivaslılar Günü ile ilgili övgü ve hasret dolu sayısız mesaj paylaşılırken, dedikodu kazanı da aynı hızla kaynadı. Bir kısmı haklı endişelerdi ama bir kısmı gereksiz karalamaya dönüktü.

“Bu festival 4 Eylül´e alternatif mi?, Bu festivalle 4 Eylül ruhu mu gölgelenmek isteniyor?, Gardaş diye bir tabir olur mu, biz o kadar mı kabayız?, Plakası herhangi bir ayın gününe denk gelmeyenler ne halt edecek?, Sivas koskoca köy oldu, ağlanacak halimize şenlik yapıyoruz, Bugün eğlenirsiniz, yarın açlığınıza ağlarsınız, O parayla gülüp oynayana kadar yatırım yapsalardı ya, El uzaya gidiyor biz halay peşindeyiz, vs.vs.”

Bir kere Gardaşlık Festivali ya da Dünya Sivaslılar Günü´nün 4 Eylül´e alternatif olacak ne tarihi bir anlamı ne de onu gölgeleyecek bir yapısı ve kutlama programı var. Eğer 4 Eylül´ü bir festival gölgeleyecek kadar basite alıyorsanız zaten anlamını ve taşıdığı yüksek ruhu anlamamışsınız demektir.

Hadise son derece basit. Buyurun meydana, gülün-eğlenin, etkinliklere katılın ya da seyredin… Yılda bir ya da iki gün Sivaslı egonuzu kabartın, memleketlilik gururunuzu okşayın ve çoluk çocuğunuzla hoşça vakit geçirmenin yollarına bakın.

Bu başlangıç olsun. Misal meşhur köftemiz, dönerimiz, el sanatlarımız, kaplıcalarımız, Kangal köpeğimiz, madımağımız başka festivalleri ardından getirsin. Uluslararası kış sporları festivali için kafa yormamıza vesile olsun.

Komplo teorisiyle geç bulduğumuz festival ortamını dedikodu kazananına atmayın gardaş…

(8 Ağustos 2019/İrade Gazetesi)